11 Haziran 2013 Salı

GEZİ'DE GAZ FESTİVALİ...

İstanbul Valisi'nin bir kaç gündür sosyal medyadan yaptığı ortalığı yumuşatma çabalarına rağmen Taksim Meydanı ne yazık ki savaş alanı gibiydi. Kendi çapımda önlemler almama rağmen gaza maruz kalmanın ne demek olduğunu çok iyi anladım. Esnafın yardımı, gönüllü sağlıkçıların desteği olmasa kesinlikle hastanelik olurdum. Yaklaşık 30 yıl gazetecilik yaptım. Yerli, yabancı bu kadar gazeteciyi bir arada görmemiştim. Ne eylem yapana yaranabildim, ne de polise. Zaten amacım kimseye yaranmak da değil. Şu kadarını söyleyeyim iyi küfür ve de gaz yedim.








9 Haziran 2013 Pazar

GEZİ'NİN TARAFI OLMAZ...

Gezi bütün ezberleri bozdu.
Kimsenin yapamadığını yaptı bu kendi halindeki gezinti alanı.
Gençlerin kendine olan güvenini sağladı.
En önemlisi de topluma kimselerin veremeyeceği mesajları verdi.
Son olarak yaşadığım manzara beni çok, ama çok etkiledi.
Her maçtan önce ve sonra birbirine söylemedik söz bırakmayan, hatta hatta işi şiddet boyutuna taşıyan taraftarlar, Gezi için birleşti Taksim Meydanı'nda.
Tek ortak paydaları vardı.
O da Gezi.















Bu kareyle bitmesi gerekiyordu.
Bu görüntüleri yakalayabilmek için gitmiştim Taksim'e.
Ancak sosyal medyada çıkan bir haberin hemen ardından Taksim'de bulunan bir büfe kullanılamaz hale getirilmişti.
Bu ne vandallık allah aşkına.
Rahatsızlık duyduğumuz her şeyi yakıp, yıkarsak bu işin sonu nereye varır?
Söylemleri beğenmediysen alış veriş yapmazsın olur biter.
Buradan geçimini sağlayan insanlar şimdi ne yapıyor acaba?
Sosyal medya üzerinden hedef göstermeyin insanları. 
Yazılan, çizilen her şey doğru olmayabilir.
Ayrıca farz edelim ki doğru, kimsenin canına, malına kimsenin zarar vermeye ne hakkı var.
LÜTFEN GEZİ'YE GÖLGE ETMEYİN...


NOT- BU FOTOĞRAF TARAFTARLAR TAKSİM'E ÇIKMADAN ÇEKİLMİŞTİR. BAĞDAŞTIRILMAMASINI RİCA EDERİM.

8 Haziran 2013 Cumartesi

GEZİ DİRENİYOR...

Malumunuz Gezi Parkı'nda olan biteni gördüğüm kadarıyla fotoğraflayıp paylaşmaya çalışıyorum. Ancak, inanılmaz bir devinim var Gezi'de. 1 saat önce gördüğüm bir şeyi, tekrar gittiğimde göremiyorum. Dolayısıyla da bu devinime yetişemiyorum. Gençler inanılmaz bir hızda yaşıyorlar hayatı. İnanılmaz yaratıcılar. Açıkçası gördüklerim karşısında bazen "burası İstanbul mu?" diye kendime sorduğum oluyor. Böylesine bir protestoyu açıkçası hiç birimiz hayal bile edemezdik.
Çocuklar simit, poğaça yemekten perişan oldu...
Direnişin simgesi.
Gençlik ateşi.
Taleplerini her fırsatta dile getiriyor gençlik.
Hayvanlar ihmal edilmemiş.
Olup bitene anında tepki veriliyor.
Kulüpleri bile var.
Ayşe Kulin'le hatıra fotoğrafı çektirmeden olur mu?
Her şey bir düzen içerisinde işliyor.
Oğlum buraya uyumaya mı geldik ?
Yorgunluktan bitap düşmüş.
Güneş enerjisi bile var...
Kadınlarımız hep ön saflarda.
Proje kutuları devrede.
Sizi gidi uyanıklar sizi...
Allah şahidim benim objektifim hep halka dönük...



"Işığımın yettiği kadar"
Minnetle.