27 Mart 2014 Perşembe

KEDİ SIĞINMA EVİ...

Kedilerle tanışıklığım 50 sene öncesine gitse de benim haricimde ailenin bütün fertleri kedi besler. Hatta büyük abimin, şeker hastası olan kedisinin uğruna kendi sağlığını ihmal etmişliği vardır. Ben açıkçası çok sevmeme rağmen evde kesinlikle kedi istemiyorum. Sebebi ise çok basit. Her tarafın tüy içerisinde kalmasından ve de hayvanların özgürlüklerinin kısıtlanmasından pek  hoşlanmıyorum. Neyse hikayeyi bir tarafa bırakıp ben size Civan ve ailesiyle yaşamış olduğum 1 yıllık macerayı anlatmaya çalışayım. 
2013 yılının Mayıs ayında İstanbul'dan köydeki evime gittiğimde bu manzarayla karşılaştım. 
Odunluk darma duman edilmişti. Halbuki ben o arada kediler bahçeye girmesin diye her türlü önlemi alıyordum. Küpteki kuşların başına bir şey gelmesindan korktuğum için. 
Merak eden olursa buraya linkini koyuyorum. (http://sezayozbal.blogspot.com/2013/11/hos-geldin-kup-bebek.html)

Doğal hayatta dünyaya geldikleri için benim onlar için yaptığım tüm girişimler sonuçsuz kaldı açıkçası.
Kah soba borusunun içindeler, (Civan yaklaşık 1,5 aylık)

kah tekerleğin arasındalar.
Anne ise hayatı boyunca tecavüze uğramış ve şiddet görmüş bir zavallı. Sağ gözünü ya enfeksiyondan ya da gördüğü şiddet sonucu kaybetmiş. Fotoğraf çekerken bana bakışından ne kadar tedirgin olduğu zaten anlaşılıyor.

Bahçenin neresine gitsem karşımdalar.
Hiç olmadık yerlerde dolaşıyorlar.

Bana hep uzaylı muamelesi yapılmasından hiç hoşlanmıyorum açıkçası...

Şu kulaklara bakarmısınız yabani oldukları her hallerinden belli.
Baktım bu böyle olmayacak. Ben köyde kaldığım süre içerisinde bu ailenin gelişimi için ne yapabilirim diye araştırmaya başladım. Protein değeri yüksek ne varsa önlerine koydum. Sabah süt veriyorsam, akşam yumurtalı ekmek. Bazı günlerde ise tavukla takviye ettim yiyeceklerini. 

Annenin uyum süreci daha uzun sürdü açıkçası. Yaklaşık 4-5 ay gibi bir flört dönemi yaşadık denebilir...
Bir ara gözlerinde enfeksiyon oldu yavruların. Aldı mı beni bir korku. Açıkçası panikledim. "Ya anneleri gibi gözlerini kaybederlerse" diye. Kendilerine dokundurtsalar sorun yok. "Ne yapacağım ben şimdi" diyerek kara, kara düşünüyorum. Gözler temizlenmez ise görünen manzara hiçte iç açıcı değil. Yaptığım araştırma sonucu ağızdan verilen bir ilaç buldum. Bir süre yemeklerine karıştırarak verdim ilacı ve gözleri kısa bir sürede enfeksiyondan kurtuldu.

Bu arada hayatımıza komşunun Çıtçıt'ı girdi.
Çıtçıt ne yapıp edip bizim bahçeye giriyor.

Yavrulardan tekir olan ise kendi kardeşleriyle değil Çıtçıtla birlikte.
Ona yapmadığı şaklabanlık kalmıyor.El ense çekmesine ve de ısırmasına bile Çıtçıt ses çıkarmıyor.


Benim olmadığım bir esnada komşumuz kapan kurarak 4 kedi yavrusunu 6 kilometre ilerdeki başka bir köye götürüp bırakmış. Duyunca çok üzüldüm.
Bir hafta sonra tekir olan gelmesin mi.
Eşim ve benim mutluluğumuzu görmenizi isterdim.
Biz de, "bu bize Tanrının bir lütfu" dedik.
Ona Civan ismini verdik.  

Civan şimdi serpildi, delikanlı oldu.
Hop orda, hop burda. Halen kendisine dokundurtmuyor.
Karnı acıkınca, yemek istiyor, ancak dokunmaya gelince "ORDA DUR" diyor. 

Civan mesafeli durmaya devam ediyor. Anne ise gördüğünüz gibi. Sucuk partisinin ardından, bana sevgi gösterisinde bulunuyor.İsim halen koyamadık kendisine. Gel kızım şimdilik yeterli oluyor. Bu arada Gel kızımın karnı yere yakın, doğurdu doğuracak. Zavallı yine tecavüze uğramış belli ki...

Haberi duyan soluğu bizim bahçede almaya başladı.
Bu da şiddet mağdurlarından biri.
Hayatımda gördüğüm en sevecen kedi. Bakmayın siz onun böyle baktığına sol gözü problemli de o yüzden. Ayrıca ormanda hiç fotoğraf makinası görmediği için bu nedir diye bakıyor. 
Yoksa o hemen sırt üstü yatıp kendini sevdirir. Daha çok küçük olmasına rağmen ne yazık ki bu da hamile.
Ne yapsam bilmiyorum.
Bu gidişle "KEDİ SIĞINMA EVİ" olur bizim bahçe...

Bu yazı, kedileri için kendi sağlığını ihmal eden abim
Özay Özbal'a ithaf olunur.

Not: Çıtçıt ne yazık ki bir köpeğin ısırması sonucu hayatını kaybetti.
Ne desem bilmiyorum...


Işığımın yettiği kadar.
"MİNNETLE".