Neyse Cumartesi sabah gün ışırken kalktım. Külleri döküp sobayı yakmak için hazırlık yapmam gerek. Bahçeye çıktım. Bir de ne göreyim, gece ayaz yapmış. İnanılmaz görsel bir zenginlik var. Bu duyguyu yıllar önce de yaşamıştım. Şu anda "KIRAĞI" etiketiyle yayında olan fotoğraflar.
Şimdi inanmayacaksınız 15 dakikada hem sobayı yaktım, hem de kahvaltı yaptım ve kendimi bahçeye attım. Doğanın kucağına.
Allah'tan eşim beni iyi tanıdığı için "NEREYE" gibisinden bir soruyla karşılaşmıyorum.
Tabiat o gün bana ne sunduysa "KABULÜMDÜR" diyerek başladım çekmeye.
Güneş iyice yüzünü göstermeden işimi bitirmek istiyorum ama nafile.
Daha 25-30 kare çektim D5100'ün pili hemen alarm vermeye başladı. Soğuğu görünce şok geçirdi. Ben "Gittiği yere kadar"deyip çekiyorum.
Ama Güneş de bir taraftan kristalleşen suları çözüyor.
Isırgan Otu'nun ısıracak hali kalmamış...
Birkaç bir şey daha çekip eve girmek zorunda kaldım. Hava sıcaklığı eksi değerlerde olduğu zaman, ani ısı değişikliğinden şoklama yapıp pili boşaltıyor. Daha önce Prag'da da başıma gelmişti. Kaderime razı olup kös kös ne yapacağımı düşünmeye başladım. O arada "PİL EFENDİ" şarj oluyor. "Bu senin daha önce de başına geldi, niye önlem almazsın" diye kendime kızıp duruyorum.Allah'tan yağmur başladı.
Bu arada meteoroloji hava raporlarında Pazar'dan sonra kar uyarısı yapıyor.
Ancak günlerden Cumartesi saat de 14:00 civarı. Bir kar yağmaya başladı, göz gözü görmüyor.
Bahçeye çıkmama gerek yok.Hangi pencereye gitsem farklı bir manzarayla karşılaşıyorum. Pil de bitmiyor hiç değilse (bu konuya radikal çözüm buldum, ilerleyen satırlarda anlatacağım).
İki saat sonra bu hale geldi köy.
Ne şanslıyız. Millet kar görmeye dünya paralar harcayıp bir yerlere gidiyor. Biz İstanbul sınırları içinde kar nedeniyle mahsur kalıyoruz.
Gece oldu...
Ben durur muyum devammmmmmmmmmmmmm...
Ihlamur bütün haşmetiyle poz verdi...
Bunlar da gece ağaç dallarında ve çamaşır telinde oluşan sarkıtlar...
Sabah her zaman olduğu gibi erkenden kalktım (Allah'tan eşim bir şey demiyor).
Bu manzarayı paylaşmak istedim.
Güneş yüzünü biraz göstermeye başladı, inanılmaz ışık oyunlarıyla karşı karşıya kaldım.
Gece çektiğim sarkıtlar sabahın ilk ışıklarıyla bu görüntülere büründü.
Ardından kristalleşen karlarda görüntü aramaya başladım.
Güneş ortalığa "foton" saçıyor.
Finali Güneş yaptı.
Minnetle...
Bu arada bu kadar soğukta pil bitmeden nasıl çektim.
Eşim imdadıma yetişti evdeki berelerden birine lastik geçirdi. Oldu size kışlık kılıf. Eğer lastik geçirmezseniz düşüyor haberiniz olsun. Birde mümkünse yünlü bir malzemeden olan bereyi tercih edin. 3 saat ara vermeden çekim yaptım bana mısın demedi.
Evet gelelim bu fotoğrafları neyle çektiğime.
Ben dijital makinayla yeni tanıştım. Nikon D5100'üm var. Üzerinde de 18-55 kit lens var (herkesin küçümsediği).
Ben hem kendi, hem de makinanın sınırlarını zorladım inanın. 24 saatlik zaman dilimi içerisinde 14-15 saat fotoğraf çektim. Sonuç ortada. (beğenen beğenir, beğenmeyen kızını vermez. anamın lafı)
Yakın plan çekimleri yaparken close-up filtreler kullandım.
İnanın makinenizin ne olduğunun çok da fazla önemi yok. Eğer "IŞIĞIMIZ YOKSA" yapacak çok fazla bir şey yok.
Herşeyin başı sabır ve istemekten geçiyor.
Ve "HERKES IŞIĞI KADAR ÇEKİYOR"
not- Güneş'in müdahaleleri dışında hiçbir müdahale söz konusu değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder