22 Ağustos 2015 Cumartesi

NE RUS'UM, NE AMERİKALI, TANSİYONUM DA NORMAL ÇIKTI...

Fotoğraf çekmek için bahaneler yaratıp kendimi sokağa attığım sıradan bir gün. 
Malzeme nereden çıkar aşağı, yukarı biliyorum. Güneş'de foton patlamaları zirve yapmadan da fotoğraf çekmem lazım. Bu yüzden de genellikle sabah saatlerini tercih ediyorum. Eskilerin deyimiyle "karga bokunu yemeden" sokaklara dökülüyorum.
Sabahın seherinde güzel insanlarla sohbet edip, güzel ışıkların da hakkını vermeye çalışıyorum. Nasıl olsa aynı dili konuşuyoruz, gerisi lafügüzaf...






Vapura binilince yansımalar sizi bekler...

Vapurdan inince Galata Köprüsü'nde muhakkak "ekmek yersiniz"...

Nerede o eski beyefendiler. Ayakkabı boyatmadan işe gitmezlerdi.
İnsanın "her renkten 100 gram ver"diyesi geliyor.

Peynir, zeytin değil ki "ver ordan 10 diş zincir" ya da " orta boy bir çıpa sarar mısın" diyeyim.
Sokak sanatçıları artık nereyi boş görse boyuyor..
Dökümcü sürpriz oldu açıkçası. 
Salak salak dolaşırken bu enstantaneyle karşılaştım. İzin istedim, bir kaç kare çektim. Allah kolaylık versin.

Kaderim beni oradan oraya savururken bu güzel insanlara denk geldim.

















Yoruldum biraz soluklanayım diye eski bir hana girdim. Esnafın yalancısıyım. 200 senelikmiş. 
Gölgede dinleniyorum, hem de esnafla sohbet ediyorum. 
Şöyle bir ses duydum; tansiyon, şeker, kolesterolo bakılır.
Ses bana, ben sese bakıyorum.
Ben sesin sahibine siftah yaptırmanın peşindeyim o bana "Sen Rus musun "dedi. 
"Hayır ne alakası var "deyince "Amerikalı mısın"dedi bu kez de. 
"Ya arkadaş bak ben Türkçeyi çok düzgün konuşuyorum, nereden çıkarıyorsun"dedim. 
Muşlu olan sesin sahibi bana ne dese beğenirsiniz "sen hiç bize benzemiyorsun"...
Neyse baktığı tansiyonum normal çıktı Allah'tan...

Not-Burada yazdıklarım harfiyen yaşanmıştır. 



Işığımın yettiği kadar...
Minnetle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder