30 Ekim 2015 Cuma

BİR KISA VENEDİK DENEYİMİ... BATMADAN BU ŞEHRİ GÖRMELİ.


 Efendim merhabalar, ben Yasemin.
Yoğun bir tempoyla çalışmam nedeniyle izne çıkmaya fazla fırsatım olmuyor. Normalde bayramlarımız aile büyüklerini veya eş-dosta ziyaret şeklinde geçer, ama bu sene teyzemi aldım Venedik'e kaçırdım. Burada neler gördük kısaca anlatayım. Fotoğraflar naçizane şahsıma ait. Profesyonel olmasa da sizlere bir fikir vereceğini ümit ediyorum.


Venedik, geçmişi yüzyıllara dayanan bir şehir. Vakti zamanında İtalya'da kurulu olan şehir devletlerden biri aynı zamanda. Venedik İtalya anakarasına bağlı kısmı ve Adriyatik denizindeki adaları ile birlikte bir su şehri. Her tarafından kanallar ile ayrılmış, köprüler ile birleştirilmiş bir adalar bütünü. Tüm güzelliği de burada yatıyor zaten.

 Venedik'in yer aldığı toprak parçasını bir balık olarak düşünebilirsiniz. Bu balığın sol üst tarafında tren garı bulunuyor (şehrin dışındaki otellerde kalanların tren ile buraya gelmeleri kolay olur, zaten başka türlü ancak taksi ile gelmek mümkün). Balığın sol alt tarafında San Marco Meydanı, yine sol üst kısmından ortalara doğru Galleria dell'Academia gibi tarihi yerleri gezmeye gidebilirsiniz. Bu arada, Venedik tamamen yayan gezilen bir şehir olduğu için "ay yoruldum", "ayaklarıma kara sular indi", "belim/bacaklarım koptu" gibi sızlananlar için doğru bir gezi istikameti değil.






 Bizim Venedik'i bir buçuk gün gezme fırsatımız oldu. Yarım gün ise, Venedik'in diğer küçük adaları olan Murano ve Burano'da geçti. Onlara da kısaca değineceğim. Gezmeniz için şahsi fikrim Venedik'in tümüne 2 gün yeterli olacaktır. Biz bir buçuk günde yüzde 80'ini yayan olarak gezdik. Neredeyse girip çıkmadığımız ara sokak kalmadı bu kısımlarda. Zaten nereye gitmek istiyorsanız sokak köşelerinde sizi San Marco meydanına, tren garına veya Galleria dell'Academia'ya yönlendiren sarı tabelalar göreceksiniz.

Venedik'te göze çarpanlardan biri de içerilere girdikçe artan harap görüntü. Bu kadar güzel bir yapılaşma, bu kadar mükemmel köprüler, kanallar maalesef yeterince korunamıyor. Tabii AB ülkelerinden en büyük üçüncü ekonomi İtalya'nın son dönemde yaşadığı krizlerin de bunda payı var. Sıvalar dökülmüş, rutubetten yıpranmış binalar insanı üzüyor. Doğal olarak suyun etkisini de gözardı etmemek gerek.

Şehirde renkli görüntüler de yok değil, bazı yerlerde sardunyalar var saksılarda, kimilerinde de çamaşırlar asılı. Zaten evlerin içi rutubetliyken çamaşırını sokağa asan insanları ayıplamamak gerek.


Şehrin daha popüler kısımlarında başka renkli görüntüler de mevcut, teknelerin semt pazarına dönüşmesi gibi. 





Müşteri bekleyen gondolcu abiler...... ya da sokak aralarından evlerine/işine giden bu sandalcılar gibi.


Yağmura rağmen güvercinlerin çeşme altında oynaşmaları da enteresan bir andı.






Gondollar, sandallar her yerde. Bakarsanız zaten Venedik'te tarım yok, sanayi yok, e geriye hangi sektör kalıyor: Hizmetler. Gördüklerimden buradaki işgücünün en az yüzde 50'si de gondolcudur diye tahmin ediyorum.

Bu kadar tarihi bir şehirde graffitileri her ne kadar vandallık olarak görsem de #direngezi 'yi görünce dayanamadım, ben de gülümsedim. Graffitileri aslında çok severim ama Venedik gibi bir şehrin tarihi dokusunu bozmanın vandallık olduğunu düşünüyorum.

Gelelim Burano'ya. Murano'da sadece bir cam atölyesinde durakladığımız için adadan fazla bir fotoğrafım yok. Bunun yerine dünya tatlısı bir ada olan Burano'ya yer vermek istiyorum.

Herhalde Venedik belediyesinin en fazla çalıştığı ve güzelleştirdiği adacık Burano olmuş. İnsanlar evlerini belediyeden izin almadan boyayamıyorlar. Evlerin renkleri belli bir renk skalasına göre ayarlanıyor. Kepenkler ve hatta kapı perdeleri de yine bu renk skalasına göre düzenleniyor. 

Burano'da gondol yok. Sandallar tabii ki yine her yerde. Hatta kimi evlere sandalsız gitmek veya girmek mümkün değil çünkü bağlı köprüleri yok. Çıkmaz sokağın çıkmaz dere olduğunu hayal edin, işte öyle bir yer.

Burano nüfusunun yüzde 90'ı (abartmıyorum) 65 yaş üstü insanlardan oluşuyor. Sokakta gördüğüm çocuk sayısı sadece 5. Ve yukarıdaki fotoğraf aslında Burano'nun kısa özeti. O gördüğünüz çift ve arabadaki bebekleri de turist, Burano nüfusuna dahil değil yani.

Teyzeler sokak kenarında bir araya gelip böyle muhabbet ediyorlar. Çok kibar ve çekingenler. Kimsenin ters türs baktığı yok. Çok çekinen biriyle göz göze gelirseniz o gördüğünüz perdenin arkasından hop diye evine kaçıyor.

İşte burası da böyle minik bir Ada. Kilisesinin eğik saat kulesiyle, renkli evleri, yaşlı nüfusuyla görülmeye değer bir yer.

Bana kalırsa batmadan (şaka yapmıyorum, Venedik her geçen sene biraz daha su altında kalıyor) Venedik'i ve adacıklarını görmeye gitmek sırf Burano için bile değer.


Venediklilerin dediği gibi: "Mafyaya hayır! Venedik kutsaldır!"

Işıkla kalın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder